Onunla ilk karşılaştığımız gün diğerlerinden farklı değildi. İyiden iyiye eskimiş kotlarımdan birini giydim üzerine de gömlek, pastel kırmızısı. Sanırım biraz da kış beni kapatıyor, giydiğim pardösü pantolonumu kapatıyor, bir yere geldiğimde oturmam gerekiyor ve rutin hayatımda genelde girdiğim üç beş mekanın koltuklarına oturduğumda salak kotum görünmüyor. Yanlış anlaşılmak istemem görüntüme önem veren birisi değilim. Hemcinslerimin aksine ne toka takarım ne de bir ruj, far yahut allık. Oje bile sürmüyorum uzun süredir. Annem bazen bana “yabani” diye takılıyor ama zaten yaşam tarzımın annemin konumunda biri tarafından yorumlanışında olumlu bir şeyler olabileceğini sanmıyorum.
Öte yandan sanıldığının aksine sıkıcı bir kişiliğim yok. Yani derslere tam vaktinde girdiğim doğrudur. Kütüphaneye sık giderim, evet. Ama derslere kaliteli ve az zaman ayırmanın en iyi yolu bu bence. Başka türlüsünü hiç denemediğimi de itiraf edeyim ama yine de deneyenlerden daha az zaman harcadığımı gözlemledim. Artık diğer faktörlerden filan dem vurmaya kalkmayın çok rica edeceğim.
Lafı uzatmamdan, daldan dala atlamamdan birçok anlam çıkarabilirsiniz ama konuşacak pek kimsem olmadığı için böyle yaptığımı düşünmeniz beni daha çok sevindirir. Tabi yalnız olmamın hayatımı kendiliğinden sıkıcılaştırdığını düşünenler olacaktır. Fakat ben, yani bu satırları yazan ve de yazabilen, çok ayrı bir iç âlemdeyim çoğu zaman. Tabi kim kendi hayallerini abartmaz diye düşünüyorsunuz. Ancak benim hayallerim hiçbir akıllıca üretilmiş mahsulün kullanılmadığı yavan şeyler değildir. Öte yandan bu mahsulleri topladığımı belirtmekten pek hoşlanmam. En azından hoşlanmadığımı sanıyorum, doğrusu bu konuyu konuşacak kadar kimseyle konuşma fırsatım olmadı.
Asıl hikayeyi aralatacağıma ağlama duvarına çevirdim burayı özür diliyorum. Ama tam az önceki noktada durdum ve yazdıklarımı baştan sona okudum. Ağlama duvar mı? Okuyucuyu belki de çok önemsiyorum. Sürekli kafanızda güzel yani güzel derken sadece fiziksel değil duygusal hatta entelektüel açıdan güzel bir kız oluşturmaya çalışıyorum. Her dediğim yanlış anlaşılıyormuş gibi tuhaf bir hisle yazıyorum. Yakından tanımadığım için belki diğer insanları, o herkesin içindeki alelade ve dolayısıyla cahil insan okuyor sanıyorum. Belki ondan okuyucumda gereksiz önyargılar varmış gibi sürekli ama diyorum.
Bu noktada kendi iç dünyamdan bile tiksindim diyebilirim. Tam dört paragraf ve yazıyı niye yazmak istediğime dair hiçbir şey yok.
Onunla ilk karşılaştığımız gün diğerlerinden farklı değildi. Şimdi ben edebiyat kompozisyonu mu yazıyorum. Ne bu hikayeye girmek için saçma sapan kalıp klişe cümleler.Oldu olacak özelden genele tasvirle başlayayım da iyice kalitemi belli edeyim.Tamam burnu büyük yazarlar gibi klasik yolları yerden yere vuruyorum ama özgünlük adına en ufak bir şey taşımamak şu an hikayeye girememekten daha üzücü.
Ben bodoslama dalmayı tercih ederim aslında.
Otobüs durağında öylece duruyordu. Otobüs geldi bindik. İki kişilik tek boş yer vardı. Yan yana oturduk.
Sen onu bunu bırak da söyle.Bu hikaye nasıl orijinal yollarla anlatılır ki.Bir çocukla yan yana oturuyoruz otobüste, eylemin bir orijinalliği mi var?
Şimdi ben daha iyi anlıyorum günlük yazmalarının nedenini.Edebi kaygıya girmiyorsun istediğin gibi yazıyorsun.O nedenle ben de günlük yazacağım.
14 Şubat 2006
Sevgili günlük…
Bu hitabıma dair kafamda bir sürü şey uçuşsa da bunları bilip bilmemenin bir önemi yok. Tanıdıkça bana yakışıklı gelen bir çocukla tanıştım bugün otobüste. Elimde bir kitap vardı.Birden bana döndü yazarı çok beğendiğini kitabın da çok kaliteli olduğunu söyledi. Aynı yazarın ortak okuduğumuzu anladığım bir başka kitabından konuştuk. Adeta aynı şeyleri hissetmişiz o kitaptan. Sonra otobüsten indik ve ayrılana kadar kitaplar hakkında konuştuk. Her hareketinde öyle tanıdık öyle beklediğim yerler vardı ki. Kızdığım kızlara dönüverdim bir anda yanında. Elim saçıma gitti, saçımla oynamaya başladım. Kuzenimin kendini güzel bulduğu anlarda yaptığı bir hareket bu. Şimdiye kadar neredeyse hiç yapmadım belki de. Neyse…
Ayrıldık birbirimizin telefonunu aldık
Bu kadar basitken neden kendimi anlattım ki size. Sizi çok önemsiyorum nedense. Ama onu daha çok.
Post Scriptum: İyice Leyla olduk şaka maka…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder