“….bütün bu hükümler tek bir hükümde toplanır: ortaklardan her birinin bütün haklarıyla komünite lehine kendinden tümüyle vazgeçmesi çünkü 1. herkes kendini tümüyle verdiğine göre , şart herkes için eşittir ve 2. şart herkes için eşit olduğuna göre , kimsenin onu başkaları için külfet haline getirmekte menfaati yoktur.”
Jean Jacques Rousseau
Rousseaucu tavırla bakamaycağımız bir dünyada yaşıyor olsak da bu bakamayışımızı sağlayan idealisizliklerin sonuçlarını bu tavrı unutmadan incelemek yararlı olacaktır.İdealisizlik şöyle ya da böyle -kimi zaman kendi ideolojilerine yol açıtığından kimi zaman siyasi konjonktürden bağımsız olarak- demokrasinin korunması gerektiğini söyleyen ve dolayısıyla halka yakın olanlarla askere yakın “akıllı insan”ların cepheleşmesine neden olmuştur demokrasimizde.Bu kısa yazının konusu bahsettiğim akıllı insanların neden akıllı olduklarıyla ilgilidir.
Halk en doğrusunu bilemez
Demokrasi idealleşemediğinden en doğru olan yani halkın tamamının menfaatine uyan şeyleri bulmak zordur. 1930’ların yöneticileri zaten demokrasi olmayan bir ülkede demokrasiyi kullandıklarından söz hakkı verdikleriyle aynı fikirde olmamanın neden olduğu soğuk bir iç savaşla cebelleştiler. Onlara göre halkın menfaatine olan Atatürk milliyetçisi laik batıcı tavırla, -belki "dindar" olduklarından-halka demokrasinin yeni inşa edildiği günlerde bile kolayca inen en kolay yolla dinine bağlı olarak açıklanabilecek ancak birinci tavırdan çok daha heterojen olan ikinci muhafazakar tavrın soğuk iç savaşı kesintilere uğrayarak şimdiye kadar sürdü ve ilk zamanların şiddetiyle olmasa da halen sürmekte. Ama biz tarihsel süreci bir yana bırakalım ve demokrasinin idealleşmemesi ve dolayısıyla akıllı insanın demokrasi karşıtı tavır takınmasını biraz açalım. Rousseaucu tavrı elden bırakmadan demokrasinin “en doğruyu” bilen herkesçe niteliği kabul edilmiş bir grup olmadığından “en doğru” olanı belirleme görevini halka bıraktığını söyleyebiliriz. Şu halde bu tarz demokrasinin işleyebilmesi için genelin menfaatiyle özelin menfaatinin çelişmeyeceği bir sistem olmalıdır. Ancak halihazırda bir sermaye sahibi ile halkın çoğunluğunun menfaati çoğu zaman birbirine uymamaktadır. Bu problemi şimdilik atlasak da başka bir problem daha vardır. Halk iradesi halkın menfaatini düşünecektir, ama niyeti bu iken alacağı kötü kararlarla tersine neden olabilir. Bu sorunları aşabilmek için halkın yalnızca özel menfaatlerden arınmış olması değil aynı zamanda iyi bilgilenmiş ve eğitilmiş olması gerekir.
Akıllı İnsan Neden Akıllıdır?
Akıllı insan akıllıdır. Çünkü daha halka sormadan dediği bir şey vardır. Çünkü o akıllı olduğu müddetçe, onun dediğinin doğru olmama ihtimalini düşündürebilecek en ufak bir ilke yoktur. Temel iki problemi de aşamadığımız demokrasimizde bu yanlış karar verme ihtimali akıllı birinci cumhuriyetçilerin demokrasiye rağmen halkın refahını gözetme kuruntusuna düşmelerine yol açar. Birçok nedenlerle tamamıyla anti-demokratik olmayı içine sindiremeyen bu kurucu kesim demokrasi alanını askeri güçle sınırlandırarak bu kurtarılmış bölgede başlarda daha çok oligarşiye benzeyen sonraları teokrasiyi andıran bir düzen inşa etti. Yüce kurtarıcının ulu silah arkadaşının iktidarı demokrasi alanına açıncaya kadar devam eden düzen için oligarşi, sonraları şekil değiştirerek devam eden kutsal metine bağlı düzen için teokrasi benzetmesi yapmak yanlış olmaz umuyorum.
Akıllı birinci cumhuriyetin halkın bilememesine çözümü olan “Biz Biliriz” tavrı tüm bu süregelen tartışmada başlı başına bir kibir taşır. Ama bu kibire kaynaklık eden akıl sahibi olma durumu, “Biz Biliriz” halinin sadece nedeni değil aynı zamanda sonucudur da. Bu demokrasi içinde demokratik olmayan varlığın dönemler boyunca elden ele aynı kibirle taşınması onun kendini aklın yolu olarak tanıtmasından ayrı açıklanamaz. Bir aydınlığın bir akıllılığın meşruiyeti ancak böyle bir oligarşiyi ayakta tutabilir. Çünkü demokrasi "mutlak doğru olan yok, doğru halktır" deyişiyle karşısındakine doğru olanı bulmaktan başka bir şey bırakmaz. Eğer karşıt hem doğruluğu kabul edilmiş tabulaşmış bir insanla hem de bu insanın açtığı alanda yürüyenlerin elinde şekillenenin en aydınca olduğu propagandasıyla fikirsel ve eylemsel bir temel bulursa demokrasinin en tepeye halkı koyan bakış açısına demokrasiyi külliyen reddetmeden karşı çıkabilir. Demokrasinin mükemmel işlemediği bellidir, hata vermektedir ve akıllı insan hatayı düzeltir. O bu hakka sahiptir çünkü dediği doğrudur çünkü akıllıdır.
Hal böyleyken “pozitivist” olmak zaten bir meşruiyettir bir çözümdür. Bilimsel gerçek diye net ve tartışılmaz dokunulmaz bilgi Atatürkçü bilgiye de aynı kibri rahatlıkla verir. Akıllı ve bilimsel olmak demokrasiye karşı olmanın vicdani sorumluluğunu karşılar. Akıllı insan akıllıdır çünkü demokrasi tahakkümünde başka çaresi yoktur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder